17 Eylül 2013 Salı

SALİH UÇAN HİKAYESİ

Fenerbahçe flaş transferler yapar. Yerli pazarının kalburüstü oyuncularını ve gençlerini hele de ezeli rakiplerle rekabet varsa ne yapar eder alır... Gerekirse parayı basar gerekirse ilişkileri kullanır... Ancak kullanım anlamında eleştirel bir durum vardır... Fenerbahçe'de yerli isimler veya döneminin kralları, tacı falan bırakır maraba bile olamaz... Buna ister teknik adam ister futbolcu performansları deyin ama geneli böyledir...
Semih Şentürk kulübede jübile yapacak hale gelmiştir.
Bana göre son ve en önemli transfer ise Salih Uçan'dı...
Aykut Kocaman kısa sürede genç ismi kazandı ayrıca kulübe de kazandırdı... 
Peki o Salih bu sezon nerede...
Sürekli kulübede... Eğer fazla şans bulamayacaksa keşke başka bir kulübe kiralık gönderilse ve pişseydi... 
Her neyse sizin için futbol zekasıyla öne çıkan Salih'in TAM SAHA'ya verdiği Mazlum Uluç imzalı röportajın özetini paylaşalım...
Futbola nasıl başladın, seni kim keşfetti?
1994'te Marmaris'te doğdum. Babam da Marmarisspor'da 7-8 yıl oynamış bir futbolcuydu. Dolayısıyla ben de bebekliğimden beri futbol topuyla büyüdüm. 6 yaşına geldiğimde sahilde top oynarken Türkiyemspor'un Alman teknik direktörü beni görüyor ve babama, "Bu çocukta yetenek var" diyor. Bunun üzerine babam da beni Marmarisspor'un futbol okuluna götürdü. Futbola öyle başladım.
Babanın futbol oynadığını söyledin. Bunun dışında başka bir işi de var mı?
Babam Orman İşletme Müdürlüğü'nde çalışıyordu, annem ev hanımı. 1984 doğumlu, evli bir ablam var. O da bankada çalışıyor.
Marmarisppor'dan Bucaspor'un altyapısına geçişin nasıl oldu?
Marmarisspor'da kendimden büyüklerin arasında oynuyordum. 2008 yılında grup maçlarından çıkıp Uşak'taki bölge maçlarına gitmiştik. Uşak'taki grubumuzda Bucaspor da vardı. Bucaspor önce bizim takımımızdaki ikiz oyuncular Çağan ve Çağatay'ın transferini gerçekleştirdi. Aradan 1 hafta geçtikten sonra beni de istediler. Babam Buca'ya gidip kulüple görüştükten sonra bana "Harika tesisleri var, orada kendini çok geliştirirsin" dedi. Bunun üzerine Bucaspor'a imzayı attık. Üç gün sonra da okul takımımızla Konya'ya gidecektik. Beden eğitimi öğretmenim, "Oğlum, Konya'daki maçları büyük takımlar da izleyecek. Seni orada kesinlikle beğenirler" dedi. Nitekim Konya'da oynadığımız ilk maçın ardından Fenerbahçe bana teklif yaptı. Aileme işyeri ve ev, bana da maaş önerdiler. "Üzgünüm, Bucaspor'la anlaştım" cevabını verdim. Bucaspor'da ilk olarak U15 takımında oynadım.
Sen eğitim konusunu ne yaptın?
Dediğiniz gibi, Bucaspor'da futbolla okulu bir arada yürütmek sorun olmuyor. Kulüp oyuncular için bir araba ayarlamıştı, okula o arabayla gidip geliyorduk. Ben de eğitime çok önem veren birisiyim. 9 ve 10. sınıflarda tek ders bile kaçırmadım. Geçtiğimiz sezon PTT 1. Lig'de oynarken bile okula gidiyordum.
1. Lig'de oynamaya başladığında yavaş yavaş şöhretli bir oyuncu haline gelmiştin. Okulda arkadaşların ve öğretmenlerinin sana yaklaşımı nasıldı?
Öğretmenler benim okula devam etme isteğime şaşırıyordu. Derslerim de gayet iyiydi. Futbol oynayan ama bir noktaya gelemeyen öğrenciler bile okulda farklı davranışlar sergilerken, öğretmenlerim benden hep övgüyle bahsederdi. İstanbul'a geldikten sonra da lise 4. sınıfa devam ediyorum. Ancak bu düzeyde futbol oynarken üniversiteye devam edebilmek mümkün görünmüyor. Sınava gireceğim, muhtemelen kazanacağım ama devam edemeyeceğim. Ülkemizde maalesef böyle bir kural var. Yine de BESYO'da antrenörlük okumak istiyorum.
Buca Futbol Akademisi'nin yapısından konuşalım biraz. Bildiğim kadarıyla diğer örneklerinden oldukça farklı bir akademi orası.
Buca Akademisi inanılmaz iyi. O zamanlar Fenerbahçe'yi tercih etseydim belki yine iyi yerlere gelebilirdim ama ben futbol altyapımı Bucaspor Futbol Akademisi'nde aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü orada oyuncuya birebir ilgi çok fazla.
Futbola ilk başladığın dönemde idollerin var mıydı?
İdolüm yoktu, ama beğendiğim oyuncuları dikkatle izliyordum. Hiçbir zaman "Şu oyuncu gibi olayım" demedim ama mesela çok beğendiğim Zidane'ın hareketlerini, topla dönüşlerini örnek aldım kendime. Bugün ise hem 6 hem de 10 numara pozisyonlarında oynuyorum ve 6 numara oynarken kendimi Sergio Busquets'e çok benzetiyorum. O da sezgileriyle top kapabilen, ince yapılı ve yetenekli bir oyuncu. 10 numara pozisyonunda ise Lampard'ın topla rakip kaleye sokuluşunu ve attığı şutları beğeniyorum.
Teknik adamların beğendiği özelliklerin hangileri? Sanırım en önemlisi iki yönlü oyuncu olman.
Aykut Hoca ise benim çok fazla mesafe kat etmemi ve top kazanmamı beğendiğini söylüyor. Oyunu okuyabilmem ve isabetli uzun paslar atabilmem de hocalarım tarafından beğeniliyor. Bunları da özgüvenime borçlu olduğumu düşünüyorum.
Eksik bulduğun yönlerin ve bunları gidermek için yapığın özel çalışmalar var mı?
Biraz daha güçlenmem gerekiyor. Ancak dışarıdan bakanların düşündüğü gibi "cılız ve kuvvetsiz" bir çocuk da değilim. Çünkü sizin de maçlarda görebileceğiniz gibi ikili mücadelelerde top kaptırmıyorum. Ama yine de biraz daha genişlemem gerekiyor.
Gelişimine katkı yapan teknik adamlar kimlerdi? Sana neler kattılar?
Fenerbahçe'ye gelene kadar Samet Aybaba ve Sait Karafırtınılar'la çalıştım. 16 yaşındayken beni A takım kadrosuna alan hoca Samet Aybaba'dır. Hatta o sezon Ziraat Türkiye Kupası gruplarında Yeni Malatyaspor'a karşı ilk on birde çıkmış ve 90 dakika oynamıştım. İstanbul'da Fenerbahçe'yi 3-2 yenerek büyük bir sürpriz yaptığımız maçta da son 3 dakikada Manucho'nun yerine oyuna girmiştim. Samet Hoca döneminde müthiş bir tecrübe kazandığımı söyleyebilirim. Mesela İnönü'deki Beşiktaş maçında oynamasam da 18 kişilik kadroda yer almış ve o atmosferi solumuştum. İnönü'ye çıktığımda Beşiktaş da Quaresma, Fernandes, Guti, Simao, Almeida'lı kadrosuyla sahadaydı ve o gün ilk defa dizlerim titremişti. Oysa dediğim gibi çok rahat bir oyuncuyum. O gün dizlerimin titremesi de benim için bir tecrübe oldu ve 16 yaşından beri bu havayı yaşayan bir oyuncu olarak bugün çok daha özgüvenli hissediyorum kendimi. Sait Hocaya gelirsek, onunla aynı zamanda abi-kardeş gibiydim. Geçen sezon zaman zaman kötü maçlar çıkarsam bile bana güvenini hiç kaybetmedi ve sürekli oynatarak beni kazandı. En çok katkı yapan ise beni Bucaspor'a götüren ve ikinci yılımda evini açan Murat abidir (Dizdar).
Fenerbahçe'ye transferine gelelim istersen... Bildiğim kadarıyla başka taliplerin de vardı değil mi?
Evet. Trabzonspor beni Bucaspor'un 1. Lig'de yer aldığı sezondan beri istiyordu. O dönemde 16 yaşındaydım. Sezonun son maçını Trabzonspor'la oynamıştık ve Sercan Kaya'yla birlikte beni de istediler. Ama yönetim "Salih bize 1. Lig'de lâzım olacak. İsterseniz sözleşmeyi yapalım ama Salih bizde 1 yıl daha oynasın" teklifinde bulundu. Bunun üzerine transfer askıya alındı. Geçen sezon sonunda ise beni isteyen kulüpler Fenerbahçe, Trabzonspor, Beşiktaş ve Rubin Kazan'dı. Ancak Bucaspor'un istediği bonservis bedeli karşısında Beşiktaş ve Trabzonspor çekildi. Sonuçta Fenerbahçe'nin teklifi Rubin Kazan'dan daha iyi olunca Bucaspor beni Fenerbahçe'ye verdi. Benim açımda da Aykut Hocanın beni bir çok kez izlemesi ve ısrarla istemesi de tercihimde etkili oldu.
Fenerbahçe tribünleri yıllardır genç oyuncuya hasret çekiyor. Sen şimdi onlar için yeni bir umut oldun. Tribünlerden sana karşı özel bir ilgi hissediyor musun?
Evet, hissediyorum. Sahaya çıktığımda bütün stat alkışlıyor, tribünlere çağırıyor. Elbette ben henüz o genç oyuncu hasretini tam anlamıyla karşılamış değilim ama geleceğimden ümitli oldukları için özel bir ilgi gösteriyorlar ve bu da benim çok hoşuma gidiyor.
Peki, Fenerbahçe oyuncusu olmak farklı bir duygu mu?
Kesinlikle çok farklı. İnanılmaz bir şey. Güzel yönleri var ama kötü yönleri de var, dışarı çıkıp gezemiyorsunuz (gülüyor). Bir kafeye bile gitseniz adınız "geziyor"a çıkıyor. Ama ben bu konuda çok dikkatli davranıyorum. Zaten tesislerde yaşıyorum.
Genç yaşta yaşanan bu duygular insanın kişiliğini değiştirir mi sence?
O da futbolcuya kalmış bir şey. İnsan bu şartlarda şımarabilir. Hatta açıkça şunu söyleyeyim, bu şartlarda şımarmamak elde değil. Çünkü inanılmaz bir popülerlik oluyor. Yolda gören insanlar fotoğraf çektiriyor, nereye gitseniz ilgi odağı oluyorsunuz. Şımarmak için bütün şartlar müsait. Çok dikkatli olmanız lâzım. Çevrenizdeki insanların çok iyi olması, size olumsuz düşünceler aktaracak kötü arkadaşınızın bulunmaması gerekiyor. Şımarıklık genç bir oyuncuyu bitirir ve benim şımarmaya hiç niyetim yok.
Gole çok yakın bir oyuncu değilsin. Daha doğrusu gol atmaya demek lâzım... Çünkü özellikle Bucaspor'da çok sayıda asist yaptığını biliyoruz. Asistler bir yana, forvet arkası oynarken gol atmaktan bu kadar uzak kalmak bir eksiklik sayılmaz mı?
Aslında vuruşlarım iyi. Ceza sahasında yakaladığım zaman iyi plaseler yapabiliyorum. Ama benim kafamdaki düşünce "Kendim gitmeyeyim, gol attırayım" şeklinde. Çünkü son paslarıma çok güveniyorum. O nedenle kaleye fazla yakın olamıyorum.
Unutulmaz millî maçın hangisiydi?
U17'de kırmızı kart gördüğüm maçı unutamıyorum. İzlanda ile 2010 yılında Avrupa Şampiyonası elemelerinde oynuyorduk ve 44. dakikada kırmızı kart görmüştüm. O maçı futbol hayatımda gördüğüm ilk ve tek kırmızı kart nedeniyle unutamıyorum. Bir de İngiltere'yle deplasmanda 2-2 berabere kaldığımız maç vardı. O maçı da çok iyi oynadığım için unutamıyorum.
U20 Dünya Şampiyonası bu yaz döneminde ülkemizde düzenlenecek. Senin de içinde bulunduğun bu kadro Dünya Şampiyonası'nda neyi hedefliyor?
Benim içime doğan, en azından yarı finali görebileceğimiz. Çok kaliteli bir kadroya sahibiz. Kadrodaki her oyuncu kendi bölgesinin en iyisi. Eğer takım olabilirsek kesinlikle yarı finali görebiliriz. Kadrodaki oyuncuların büyük bölümüyle U15 takımından beri birlikte oynadığımız için takım olmakta da zorlanacağımızı zannetmiyorum.
Gelecekle ilgili kariyer planlamanda neler var?
Bucaspor'dayken hayalim büyük takımlarda oynamaktı ve bunu gerçekleştirdim. Başlangıçta "Acaba 1 yıl erken mi geldim?" diye düşünmüştüm ama hiç de erken değilmiş. Avrupa'nın büyük takımlarında 17-18 yaşında pek çok oyuncu oynayabiliyor. Bana "Yedek kaldığın zaman üzülüyor musun?" diye soruyorlar. Hayır üzülmüyorum. Çünkü yedek de olsa kadroda bulunmak, her an oyuna girecek oyuncu olmak anlamına geliyor. Zaten zaman zaman oynama fırsatı da buluyorum. Buca'dayken Avrupa hayalleri de kuruyordum ama direkt gitmek erken olurdu. Çünkü insanlar, hayat, ortam her şey çok farklı orada. Fenerbahçe ile 5 yıllık kontratım var. 5 yılın sonunda 23 yaşında olacağım ve önümde uzun bir gelecek bulunacak. Dilerim Fenerbahçe'de devam eder ve şampiyonluklar yaşarım. Ama Avrupa hayalim de benimle birlikte hep yaşayacak. İspanya ve İngiltere liginde oynamak isterim.
Futbolun dışındaki hayatında nasıl bir insansın?
Eğlenceli bir kişiliğim var. Rahatlığım ve dış görünüşümden dolayı şımarık, gezen-tozan bir oyuncu gibi görünebilirim. Bunun birinci nedeni de saçlarım sanıyorum. Ama ben tam tersi bir yoldayım. Tesislerde kalıyorum ve neredeyse hiç dışarı çıkmıyorum. Bazen kendi kendime "Neden hiç dışarı çıkmıyorum?" diye sorduğum oluyor. Tesislerde uyuyorum, televizyon seyrediyorum ya da bilgisayar oyunları oynuyorum. Çocukluk arkadaşım Can Kaymakoğlu İstanbul'da yaşıyor ve dışarı çıkarsam onun evine gidiyorum. Birlikte yemeğe çıkıyoruz ya da film izliyoruz. Menajerim Ömer abiyle vakit geçiriyorum.
Tesislerdeki boş vakitlerinde başka neler yapıyorsun?
Çok fazla kitap okumam ama gazeteleri yakından takip ederim. Dünyada ve ülkemizde neler olup bittiğini anlamaya çalışırım. "Ferrarim olsun" gibi heveslerim yok ama otomobil dergilerini okumayı seviyorum. Arabaların özelliklerini merak ediyorum.
NOT: 1 Mart 2013 tarihli... Ağzına sağlık Salih, eline sağlık Mazlum Uluç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder