GENÇ BAKIŞ'TAN SICAĞI SICAĞINA...
Yazar Ahmet Ümit konuk.
YAYIN KANAL D CANLI...
Vatandaşa kim olduğu soruldu...
İlginç yorumlar: MİTÇİ, TEKNİK DİREKTÖR. FUTBOLCU.
TEYZE OLAYI KOPARDI... YAZAR. LAFLARI OTURTUYOR. Muhabire (Niye şaşırıyorsun benden beklemiyor muydun böyle yorum gibi gider yaptı)
ABBAS GÜÇLÜ:
Sizin gibi güleryüzlü biri nasıl o cinayet romanlarını yazıyor. Kitabınızdaki katilleri yaşatan ne?
AHMET ÜMİT (YAZAR): Polisiye yazma hikayesi benim tercihim değildi. Çocukluğumda polisle tanıştım. 14 yaşından 29 yaşına kadar yeraltı var. Hep gergin her kavga ile geçti. Polisiye olduğunu farketmiyordum birisi söyledi polisiye olduğunu. Burada bulunan arkadaşların içinde ne kadar katil varsa bende de o kadar var. İçimizdeki kötüyle hesaplaşabildiğimiz an insan oluyoruz. Doğduğumuz zaman insan gibi doğuyor görünüyoruz ama bence insanlaşma sürecimiz başlıyor.
SORU: Acaba din üzerine çalkantılı bir süreç yaşadığınızı söyleyebilir miyiz. Diyarbakır ile ilgili düşünceleriniz?
AHMET ÜMİT (YAZAR): G.Antep'teydim. 16 yaşında. Okulda bilim derneği filan kurmuştuk. O dönem enteresan bir hükümet vardı. Bizi Diyarbakır'a sürgün ettiler. Tebessümle hatırlarım. Ergani'de bir dağ var. Tepesinde tekke gibi bir yer vardı oraya yürüdük. Abdest alıp namaz kılıyordu.
Dinle ilgili soruya cevabı: Marksizmi yaratan dinden geliyor. Kültürleri bölmeniz mümkün değil. Mistik kültürü bilmezseniz dinler tarihini bilmezseniz yeni bir pozitif kültür yaratamazsınız. Mistik kültürün ne olduğunu anlamaya çalıştım. Dante ile Mevlana çağdaştır. 13. y.y. yaşamıştır. Dante hümanisttir. Dante'ye pozitif bakılırdı ama Mevlana'ya biraz burun kıvrılırdı. Ancak şimdi bu biraz değişti.
AHMET ÜMİT (YAZAR): Yazar olmaya Rusya'da karar verdim. Kendi düşüncelerimi ifade etmek istedim. Aksi takdirde siyasetçi olurdum.
Bir romana başlarken karakterden yola çıkarak başlamıyorum. Bir konu veya şehir olay beni etkiliyor. Kurgu içerisinde kahramanlar ortaya çıkmaya başlıyor. Bab-ı Esrar romanından önce Konya'ya gittim değişim mevsimlerde gittim. Yoğum bir şekilde Mevlana üzerine okumalar gerçekleştirdim. Bir otel var. Oraya gidiyorum. Karlı bir akşam gece saat 11 suları. Balkona çıktım. Dışarıda büyük bir sessizlik var. Türbeye bakarken kapı usulcu açılıyor. İçeriden bir kadın çıktı. Yabancı bir kadın. Kumral. Kar tanelerini uçuşturan tanelerin üzerine bindi ve kayboldu. Ben onu gördüm. Yazarlık yarı şizofrenlik demektir.
AHMET ÜMİT (YAZAR): Bugünün polisiyle ilgili roman yazsam adı ZULÜM olurdu. GAZ ZULMÜ... Asıl mesele politik iktidarların aldığı kararlardır ve onlara karşı çıkmak gerek. Kararları zevke ve utanarak uygulayan insanlar var. Vicdanı ve merhameti olmayan polis iyi bir polis olamaz. Yeri geldiğinde işten atılmayı göze alıp ben bunu yapmıyorum diyebilmeli. Polis okullarında vicdan ve merhamet dersleri okutulmalı. Edebiyat okumalılar. Birine vururken onu anlamalılar.
AHMET ÜMİT (YAZAR): 23 kitabım var. 11 romanım var. NEVZAT ismi 4 kitapta var. Yeni Yüzyıl Gazetesi'nde tam sayfa hikaye yazmaya karar verdim. Başkomser Nevzat böyle çıktı. Gerçek karakter Adana'da emniyet müdürü olan ve öldürülen Cevat Yurdakul'dur. İki sinema karakteri. Muhsin Bey karakteri. Diğeri de Ah Güzel İstanbul filmi. Başrolde Sadri Alışık'tır. 2 tane kaybetmiş İstanbul'lu ve Emniyet müdüründen yola çıkılmış bir Nevzat karakteri vardır.
AHMET ÜMİT (YAZAR): İsveç'te muhalif veya destek versin önemli değil 15 kitap yazana devlet maaş bağlıyor. Kültüre ve dile önem verdiklerini göstermek adına...
Cinayetler insan karakterlerini ortaya çıkarır... Cinayeti işleyen katil. Üzülenler cesaret gösterenler, vah vah diyenler. Yani gerçek insanların kişiliği bu sırada ortaya çıkıyor.
En çok sevdiğim kitabım Masal Masal içinde. Annem anlattı yazdım.
'Abbas Güçlü hikaye istedi Ahmet Ümit kırmadı.
BİR MASAL ANLATTI:
7 AŞIK VE GOTİK ŞEHİR
Aşk hikayesi. Müthiş bir aşk hikayesi, gizemli, karmaşık ve büyülü.
Bir gece dünyanın 7 kıtasında 7 ayrı erkek aynı rüyayı görür. Gördükleri gotik bir şehirdir. Karanlık, bir şato. Küçük bir meydan. Meydanda bir çeşme. Bir melek ağzından su akıyor. Orada bir çan kulesi. Arnavut kaldırımları dar pencereler. Ama elbette biz rüyalarımızda belgesel görmeyiz. 7 ayrı erkek gotik şehri aynı görmezler. Çıplak koşan bir kadın görürler. Kadına yaklaşmak isterler. Kadın onları etkilemiştir. Hepsi bu kadın neden ilgimi çekiyor neden kendimi ondan alamıyorum derler ve bunun cevabını veremeden koşmaya başlarlar. Aralarında bir koşuşturmaca. Kadın sokakta bir yerde kaybolur. 7 ayrı erkek birden bire uyanır. Rüya o kadar güzeldir ki bitmesini istemezler. Gözlerini kaparlar. Rüya geri gelmez. Tavanlar başucunda kalan kitap renksiz hayatları bayat hayatları. 7 ayrı erkek eşyalarını toplayıp yollara düşerler. Aradıkları gotik şehirdir. Arayış yıllarca sürer. Her yer talan edilir. Arayış uzun yıllar ümitsizce çaresizce aç kalınarak devam eder. Ne kadar sürer sizce. 7 yıl o kadını ve o şehri ararlar. Ne o şehri ne o kadını bulurlar. 7 yıl sonunda rüyayı gördükleri gece hepsi bir handa biraraya gelirler. Yemekler yenmiş şaraplar içilmiş. Biri öbürüne sorar: Niye geliyorsun niye gidiyorsun. Sorma: Bundan 7 yıl önce bir gece dediğinde herkes kulaklarını açar. Rüya gördüm. Rüya mı... Herkes şaşışır. Biri dayanamaz Kadın da var mıydı. Soru soran sinirlerin: Vardı ne olacak. Evet vardı. Gotik bir şehir var mıydı. Evet vardı. Sen nereden biliyorsun. Aşık oldum koştum. Sonra sokakta kayboldu. Benim rüyam. Senin rüyan. Herkes aynı rüyayı gördüğünü anlarlar. Dünyada böyle bir şehir yoktur. Böyle bir kadın da yoktur. İçilir... Oflar çekilir... Bir dakika arkadaşlar bir dakika... Arkadaşlar biz dünyayı dolaştık böyle bir şehir bulamadık. Her evin kapısını açıp bakmadık ki. Biz bu kadını nerede gördük. Gotik şehirde. 'Gelin biz bu şehri inşa edelim. Belki kadın gelir.'
Aşk denilen şey sevgiliye ulaşmak değildir. Ulaşmak için harcadığımız çabanın acının toplamıdır. Sevgiliye ulaştığınız, seni seviyorum dediğiniz an biter. Aşkın en güzel kısmı imkansızlığı aşma biçimidir.
Derhal kollar sıvanır. Yaşlı ağaçlar kesilir. Başlanır çalışmaya Aşka süren bir çalışma. 7 yıl sürer. Şehir yapılmıştır. Küçük meydan var ya herkes orada yatıyor. Uzanıyor. Rüyada görülenle aynı.
Birisi 'Bir dakika eksik var' der. Çan kulesinin sol tarafına kocaman bir dolunay yerleştirir. Tam dönecekken karnım acıktı der. 5 dakika sonra döner. Bir şey yok der. Çiftliğe gitmesi istenir gider 20 dakika sonra döner yine elleri boştur. Şehrin kapısı örülmüş der. İçlerinden birisi elini kaldırır 'orayı ben ördüm' der. Benim rüyamda kadın o kapıdan kaçmıştı kaçmasın diye ördüm der. 'Asma köprü vardı oradan gitseydin' denir. Orayı da örmüşler. Kim ördü... "-Ben ördüm. Kadın rüyamda oradan gitmişti." -Gizli geçite gitseydin. Orayı da örmüşler. 7 erkek ve henüz olmayan kadın 7 kapıyı da kapatmışlar. Aşk tanrısı onları aşkı yanlış anladıkları için 700 yıl orada yaşamaya mahkum etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder